Kadim medeniyetlerin kurulduğu İran, dünyada en çok Türk’ün yaşadığı ülke olarak bilinir.
Şimdi coğrafya ne söylüyor, ona bakalım.
İran, 1980–1988 Irak Savaşı’ndan sonra ilk kez karşı savunma yapıyor. Daha önce yalnızca bölgesel müdahalelere odaklı olan güvenlik konseptini yeni yeni yerine oturtuyor.
Savaşın İsrail’le olması, İran açısından büyük bir moral üstünlük sağlıyor.
İran’daki Batı nefreti, mollalar rejimini geride bırakırken; İran, 10 gündür Siyonist İsrail’e karşı güçlü bir taktik uyguluyor.
İlk günlerde çok sayıda füze göndererek Demir Kubbe savunma sistemini yordu, ardından hipersonik füzelerle doğrudan hedeflere yöneldi.
Kurulduğu günden bu yana ilk kez bu denli ağır bir saldırıya uğrayan İsrail, ABD’yi yanına çekmeye çalışırken; Netanyahu, kendi siyasi pozisyonunu korumak uğruna adeta Tanrı’yı kıyamete zorluyor.
ABD ve İsrail, nükleer silahlar ile İran rejimini bahane ederek savaş açtı. Bu savaş İsrail’e karşı olduğundan, İran’da rejim kolay kolay değişmez. Ancak rejim, kendi içinde birtakım değişikliklere gidebilir.
İran’da “Velayet-i Fakih” ya da “Hükümet-i İslami” esas alınırsa, rejim değişmesi söz konusu bile olamaz; yalnızca iç restorasyon yaşanabilir.
Çünkü İran’da Velayet-i Fakih ne derse o olur.
Dikkat edin: İran’da ya da bölgede Velayet-i Fakih hedef alınırsa, bölge tamamen karışabilir. Eğer bu rejim, “ayakta kalacağız” derse, işler yine kaosa sürüklenir. İsrail’le İran asla aynı masaya oturmaz.
Savaşın seyri nasıl olursa olsun, İran’ın güçlü bir mitolojisi vardır ve bu mitoloji, ülkeyi ayakta tutan unsurdur. İran’ı yok etmek bu nedenle kolay değildir.
Bölgede her şey zıddıyla kaimken, Velayet-i Fakih’in sözü tartışılmazdır ve Batı’nın tarif ettiği gibi bir reform İran’da mümkün değildir.
Bana göre, rejimin restorasyonu bölgedeki diğer ülkelerde de değişime yol açabilir ve Siyonist yapının direncini kırabilir.
ABD ve İsrail, şu sıralar Ali Hamaney’in ölümünden söz ediyor. Ancak Hamaney’in ölümü, Kasım Süleymani’nin ölümüne benzemez.
Daha önce Siyonistler tarafından öldürülenlerin hesabı hâlâ kapanmamışken, böyle bir ölüm ne İran ne de İran’ın müttefikleri tarafından kabul edilir.
Çünkü İsrail, Batı-İslam savaşını istiyor ve Ortadoğu’nun tamamen enkaza dönmesini bekliyor.
Evet, Siyonist İsrail, ABD’yi tuzağa çekerek İran’a vurmaya başladı. Lakin bu, İsrail’in dünyaya ve insanlığa kurduğu son tuzak olabilir.
Eğer İran, savaş alanını genişletirse bölgede yalnız kalabilir. Ancak Çin’i yanına alır ve Zengezur Koridoru’nu açarsa, Türkiye’nin desteğini de alır.
Hürmüz Boğazı’nı kapatırsa, bu durum dünya çapında büyük bir krize neden olur.
Unutmayın: İran, Türklerin de coğrafyasıdır. Eğer İran savaşa devam etme kararı alırsa, sonuçları çok daha yıkıcı olabilir.
Bu nedenle İran, ABD’yi doğrudan karşısına almak yerine diplomasiye öncelik vermelidir.
İsrail, kendi meşruiyetini sağlamak istiyorsa, müzakere masasına oturmalıdır. Aksi halde bölgede bir tek Yahudi bile kalmayabilir.
Ezcümle: İran ile Türkiye’nin güvenliği eş değerdir.
Göreve gelirken barıştan söz eden Trump, bugün Siyonizm’in esareti altındadır. Aynı şekilde Netanyahu da Büyük Ortadoğu Savaşı’nı çıkarmak isteyenlerin etkisi altındadır.
Evet… Tarih bize bas bas bağırıyor:
Acilen bir Kudüs İttifakı kurulmalı.
Bu ittifakın öncülüğünü Türkiye yapmalı, Avrupa devletleri de buna katkı sunmalıdır. Aksi takdirde, iki yıl içinde üçüncü dünya savaşı kapımızda olabilir.
Selam, dua ve bayrak ile kalın.
Kalemine sağlık günden güne işler kötüye gidiyor Allah sonumuzu hayretsin inşallah
Allah müslümanlara önce şuurlu müslümanlık nasip etsin gerisi gelir..